Egitim Sitesi (Sbs,Öss,Kpss) Öncesi Hazırlık Sitesi

Üye Olarak Hiç Bir Şey Kaybetmessiniz. Sadece Daha İyi Hizmet Alırsınız. Tr-Egitim.Forum

Join the forum, it's quick and easy

Egitim Sitesi (Sbs,Öss,Kpss) Öncesi Hazırlık Sitesi

Üye Olarak Hiç Bir Şey Kaybetmessiniz. Sadece Daha İyi Hizmet Alırsınız. Tr-Egitim.Forum

Egitim Sitesi (Sbs,Öss,Kpss) Öncesi Hazırlık Sitesi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


    DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ)

    avatar
    KatiL_KobrA
    Yeni Öğrenci
    Yeni Öğrenci


    Mesaj Sayısı : 19
    Paylaşım Gücü : 24928
    Üye Rep Gücü : 0

    DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ) Empty DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ)

    Mesaj tarafından KatiL_KobrA Salı Ekim 05, 2010 10:36 pm

    DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ)

    En basit şekliyle bildirim aracı olarak tanımlanan dilin farklı tarifleri yapılmıştır. Mesela; Prof. Dr. Muharrem Ergin’e göre dil :“İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık ;milleti birleştiren,koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; seslerden örülmüş muazzam bir yapı; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar ve sözleşmeler sistemidir.”

    “Bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistem. ”(Prof. Dr. Zeynep Korkmaz)

    “İnsanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaretler sistemidir.” (Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu)

    “Dil,insanların aralarında haberleşmelerini,duygu ve düşüncelerini, arzularını,isteklerini bir takım mesajlarla birbirlerine nakletmelerini temin eden her çeşit işaretler topluluğuna verilen isimdir.”(Prof. Dr. Ayhan Songar)

    “İnsanların duygularını ve düşündüklerini bildirmek için kelimelerle,yazıyla veya işaretlerle yaptıkları anlaşma,lisan.” (Türkçe Sözlük,TDK)

    Bu tanımlardan sonra dilin mahiyetini iyice kavramak için dilin özelliklerini bilmeye ihtiyacımız vardır. Esasen dilin özellikleri bu tanımların açılımıyla aynıdır:

    Dilin Özellikleri

    1. Anlaşma aracıdır: Dilin birinci ve asıl fonksiyonu anlaşma aracı olmasıdır.” Ancak onun vasıtalığını yanlış anlamamak lâzımdır. Zira dil,tabiî bir vasıtadır. Gelişigüzel bir vasıta,maddî bir vasıta,gelip geçici iğreti bir vasıta,bir alet değildir. Dil,canlı bir vasıta gibidir. İnsanlara, fertlere hizmet eder; fakat insanların, fertlerin keyfine tâbi değildir. İnsanlar, onu istedikleri biçime sokamazlar, ona değişik bir şekil veremezler. Onu olduğu gibi kabul etmeğe,onun hususiyetlerine dikkat etmeğe,onun tabiatına uymağa, onun kanunlarına boyun eğmeğe mecburdurlar. Dilin bütün hayatı kendiliğinden oluşur. Onun doğuşu ve ortaya çıkışı da, tabiî şekilde vuku bulmuştur, hayatı ve kullanılışı da,tabiî bir şekilde cereyan eder.”

    İnsanlar aynı mekânda saatlerce,günlerce,aylarca,hatta yıllarca birlikte kalsalar bile duygu ve düşüncelerini belirtmedikleri zaman aralarında bir mesaj akışı sağlanamaz. Duygular,düşünceler,istek ve arzular ancak açığa vurmak suretiyle başkalarına taşınabilir. Bu ise iletişimi ortaya çıkarır. İletişim,bir duygunun, bir düşüncenin bir zihinden başka bir zihne aktarılmasıdır. İnsanlar, aralarında iletişimi sağlamak için çeşitli metotlardan faydalanırlar: Dil,işaretler,jest ve mimikler...vb. gibi. Çağın teknik gelişmelerine göre bunlara başkaları da ilave edilebilir. Ancak şu bir gerçektir ki insanlar arasında anlaşmayı sağlayan en kolay ve en etkili anlaşma aracı dildir.

    İnsan,en mükemmel varlık olduğu için,onun kullandığı anlaşma aracı da,kendi tabiatına uygundur.

    2. Tabilik : Dilin en önemli özelliklerinden birisi de tabiî bir varlık oluşudur. Toprak tabiî, at, tabiî; araba ise yapmadır. Biz,toprak yapamayız,ama toprağı ihtiyacımıza göre şekiller vererek kullanırız:Ker***,kiremit,tuğla...gibi. Araba ise yapmadır. Bu yüzden ona istediğimiz rengi,şekli,kısaca her tasarımı verebiliriz. Ya ata? Ata istediğimiz şekli vermeye kalkarsak atı da kaybederiz. Dil de tıpkı at gibi tabiîdir,yani yapma değildir. Dil yapma olsaydı,insanlar farklı farklı dillerle konuşmak ve yazmak yerine ortak bir dil yaparlar,onu kullanırlardı. Nitekim Esperanto da bu sebeple kullanılamamıştır.


    3. Kuralları vardır: Her dilin kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar dilin tabiatından ortaya çıkmaktadır. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse biz önce kuralları koyup bu kurallara göre dili şekillendirerek konuşmuyoruz. Mevcut kuralları ,dilin tabi yapısından tespit ediyoruz. Mesela; Türkiye Türkçesinde fiilin şimdiki zamanda yapıldığını belirtmek için - yor ekini kullanıyoruz. Bizim bu eki değiştirmek gibi bir tasarrufumuz olamaz. Dilin yapısı,kuralları ve kelime hazinesi,milletin anlayışı,dünya görüşü ve felsefesiyle yakından Dilin yapısı,kuralları ve kelime hazinesi,milletin anlayışı,dünya görüşü ve felsefesiyle yakından hareketli bir hayat yaşayan bir milletin meramını anlatmak için zamanı yoktur. Bu sebeple yerine göre gel, sor,al,yaz,bil ... kelimeleri bir isteğin ifadesi için yeterli olmaktadır.

    4. Canlıdır: Dil, kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır. Canlıların ortak özelliklerinden olan doğma,büyüme ,gelişme gibi özellikler dil için de geçerlidir. Ahmet Haşim dilin kelimelerini yapraklara benzetiyor. Yapraklar ilkbaharda büyümeye başlıyor,yazın hâlâ dallardadır. Sonbaharda yapraklara benzetiyor. Yapraklar ilkbaharda büyümeye başlıyor,yazın hâlâ dallardadır. Sonbaharda kelime ihtiyaçtan ortaya çıkıyor bir süre kullanılıyor ve belli bir zaman sonra kullanımdan kalkıyor. Mesela; kağnı’nın kullanımdan kalkmasıyla birlikte kağnı kelimesi ve kağnıyı oluşturan parçaların her birine verilen adlar da kullanımdan kalkmaktadır. Yalnız bu demek değildir ki şimdi her birine verilen adlar da kullanımdan kalkmaktadır. Yalnız bu demek değildir ki şimdi kendi zamanının dilidir. Hiç kimse geçmiş bir devrenin de, gelecek bir zamanın da dilini kullanamaz.”
    Ölü bir kelimeyi zorla günlük dile sokmaya çalışmak bir ölüyü diriltmeye benzer ve bir netice vermez. Mesela, aslı Arapça olan kitab kelimesini biz kitap şeklinde kullanıyoruz. Eski Türkçe’de kitabı ifade eden bir betik kelimesi varsa biz bu kelimeyi niçin kullanmıyoruz , demek dilin canlılık özelliğine uymaz.

    5. Gizli anlaşmalar sistemidir: Dilin doğuşu konusunda çeşitli teoriler ortaya atılmıştır ve bu değerlendirmelerle ilgili tartışmalar da devam etmektedir.

    Acaba ilk insanlar nasıl anlaşıyorlardı? Niçin milletlerin dilleri farklı farklıdır? gibi soruların sayısını artırabiliriz. Bunun gibi sorulara verilecek cevaplar da birbirinden farklı olacaktır. Şurası bir gerçektir ki bir dildeki kelimeler ve kelime dizileri konusunda o milletin bütün fertleri tarihin bilinmeyen döneminde gizli bir anlaşma yapmışlardır. Aynı nesne için Türkler taş derken Araplar hacer, Farslar seng, Ruslar kamin ,İngilizler stone demişlerdir.” Böylece her kavmin ayrı bir dili olmuştur. seng, Ruslar kamin ,İngilizler stone demişlerdir.” Böylece her kavmin ayrı bir dili olmuştur. ve temayüllerinin ayrılığındandır. Her millet kainatı kendisine göre seslendirmiş,aynı eşyaya her millet ayrı seslerle karşılık icat etmiştir.

    6. Milletin ortak malıdır: “Kendi kanunları içinde yaşayıp giden tabiî ve canlı bir varlık olarak dil, insanın üzerinde,ferdin üstünde daima müstakil bir hüviyete,ayrı bir benliğe sahiptir. Dil bazı insanların veya zümrelerin değil ,bütün bir milletin ortak malıdır. O yalnız yaşayan neslin değil,ecdadın da,torunların da üzerinde hakkı olan derinliğine ve genişliğine bütün bir millet malıdır,millet emanetidir,millet mirasıdır,millet istikbalidir.

    7. Sosyal bir kurumdur: Dil tek tek fertleri değil bütün bir milleti ilgilendirir. Millet olmanın da birinci vasfı aynı dili konuşmaktır. Milletin sahip olduğu değerler içerisinde dil birinci sırayı almaktadır. İnsanın,milletin sosyalliği kadar dil de sosyaldir.
    avatar
    KatiL_KobrA
    Yeni Öğrenci
    Yeni Öğrenci


    Mesaj Sayısı : 19
    Paylaşım Gücü : 24928
    Üye Rep Gücü : 0

    DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ) Empty Geri: DİL BİLİMİ (DİL BİLGİSİ)

    Mesaj tarafından KatiL_KobrA Salı Ekim 05, 2010 10:36 pm

    Dil bilimi, genel anlamıyla, önce her tür ve her düzeydeki dilleri araştıran ve inceleyen, bu dillerle ilgili genelceleri bulmaya çalışan, bu yolda yöntemler geliştiren bilim dallarının ortak adı olarak alınmıştır. Bu bilim dalının en önemli özelligi, buyurucu degil, belirleyici olmasıdır. Daha somut bir örnekle açıklarsak; bir hekim için, anatomi bilimi neyse; bir dil ögreticisi için dil bilimi de odur. Bilindigi gibi anatomi bilimi de buyurucu degildir ve olamaz. O, organların yapılarını, yapı ilişkilerini, görev ve işlevlerini inceler, saglıklı ve saglıksız durumlarını belirler. Hekimlik bilgisi ise buyurucudur; saglıksız vy kusurlu sayılan bir durumun düzeltilmesi için zamana ve şartlara göre yapılması gereken şeyleri buyurur. Hekim de bu buyrukları yerine getirmeye çalışır.

    Dil bilimci, belli bir kullanım alanı ve düzeyi için, belli bir dili vy dilleri inceler; bu dilin vy dillerin ifade inceliklerini belirlemeye çalışır; söz konusu dili vy dilleri gerektiginde başka dillerle karşılaştırır; gerekiyorsa belli bir dilin ifade gücünü artırmanın yollarını göstermeye çalışır. Dil ögreticisi, dil bilgisi ögretmeni ise, belli bir dilin benimsenmiş kurallarını belletmeyi ve uygulatmayı görev edinmiştir; onun için olandan çok, olması gereken önemlidir. Nasıl hekimlik bilgisi, anatomi biliminin uygulama alanlarından biriyse, dil bilgisi de, dil biliminin uygulama alanlarından birisidir. Canlılarla canlı sayılabilecek varlıklar (örn.: insan - makina) arasındaki iletişim kuralları, her makinanın "kullanım kılavuzu"nda gösterildigi gibi; canlılarla cansızlar (örn.: insan - fizikoşimik dünya) arasındaki iletişim kuralları da çeşitli bilim dallarının "uygulama kaynakları"nda ele alınır. İnsanla insan arasındaki iletişim kurallarının sözlü, özellikle sözlü dil üzerine kurulmuş yazılı bölümü ise "dil bilgisi çalışmaları"nın konusunu oluşturur.

    Dil bilimi konusunda yeteri kadar bilgisi olmayan dil bilgisi uzmanları için, dil, bütün etkinlikleriyle büyülü bir varlık görünümü kazanır. Bazıları onun canlı olduguna inanır. Bazıları, onu ulus olmanın tek ve yeterli şartı sanır. Hal bu ki, dil, büyülü degil, büyülemek için de kullanılan bir araçtır. Canlıların en belirgin özelligi, dogmak, yaşamak ve ölmektir. Dil ise, dogmaz; yapılır; ona, kullanıcılarının müdahale hakkını, aralarındaki iletişimin ihtiyaçları belirler. Yaşamak ise, dil için, kullanımda olmak demektir. Dil, ölmez de, ama aşırı müdahalelerle bir ölçüde bozulabilir. Yine de, dil, insan oglunun kullandıgı takımlar arasında yapma ve bozma özelligi en fazla olanlarından biri olmasına ragmen, en az bozulanı ve onarımı en kolay olanlarından biridir de. Dil için ölmek, kullananları belki öldügü için, kullanımdan kalkmış olması demektir. O halde dil canlı da degil; canlılar arası iletişimi saglamakta kullanılan bir araçtır.

    Dil birligi, ulus olmak için yeterli degil; ulus olarak kalmak için gerekli şartlardan biridir. Tarihin akışı içerisinde çeşitli sebeplerle oluşan sosyokültürel şartlar bazan degişik dilleri kullanan insanları birlikte yaşamaya zorlar. Birlikte yaşayan insanlar, biribirleriyle kaynaşarak ulus olmayı amaçladıklarında ortak bir dili de benimserler. Bazan bir yabancı dilin inceliklerini ana dilimizden, kültürünü kendi öz kültürümüzden daha iyi ögrenmiş olmamıza ragmen, o dilin ve kültürün sahibi olan ulustan olamayız. Çünkü, dili ve kültürü edinmek akıl işi, kendisini bir ulustan hissetmekse gönül işidir.
    Dil bilimi konusunda yeteri kadar bilgisi olmayan dil bilgisi uzmanları için, dilin ögeleri şekil olmaktan kurtulup asıl görevleri olan anlam taşıma düzeyine ulaşmakta güçlük çekerler. Bunlar için,

    "Ders+//+i+ñ+i çalış-//-t+ı+//+ñ mı sınıf+//+ı+ñ+ı geç-//-ecek+//+sin."

    cümlesindeki

    "çalış-//-ır+//-sa+ñ"ın eşdegeri "çalış-//-t+ı+//+ñ mı", "çalış-" eyleminin "görülen geçmiş zamanının 2. teklik kişisinin soru şekli"dir.

    "Ev+//+den gel-//-i+yor+//+um."
    "Ögren-+ci+//+ler+i+m+den bir+//+i+n+i gör-//-d+ü+//+m."
    "Kahve+//+ø+ñ+iz+den bir+//+i+si iç-//-miş."
    "Ben+//+den büyük+//+sün+üz."

    .......
    cümlelerindeki "+den" eki, "ablatif/ayrılma/ / /den/ vs. hali" ekidir.
    Bunlar "gel-//-me-//+m" , "gel-//-me-//+yiz" çekimli şekillerinde "geniş zaman" ekine ne oldugunu açıklayamazlar. "okul çanta+//+sı"ndaki "+sı"yı, bir zamanlar benim de yaptıgım gibi, "iyelik 3. teklik kişi eki" sanırlar.
    Bunlar için,

    "Bu kitab+//+ı sen de oku-//-muş+//+sun+dur."
    cümlesindeki "+dur" eki "bildirme 3. teklik kişi eki"dir ve İngilizcedeki "is"in, Fransızcadaki "est"nin, Almancadaki "ist"in karşılıgıdır. Bunların önemli bir kesimi "ses"le "harf"i ayıramazlar. Bu yüzden, yazı devrimimizin başlıca nedeni olarak, bin yılı aşkın bir süre Türkçeyi yazmakta kullanılmış Arap harflerinin Türkçenin seslerini karşılamakta yetersiz oldugunu ileri sürer; gerçekleri araştırmayı düşünemezler. Bunların yazdıklarında "sesli harf" ve "sessiz harf"ler vardır. "sagır kef", "nazal nun", "geniz 'n'si"; "gırtlaklı/bogazlı/hırıltılı hı" gibi ne ifade ettigi açık olmayan ses bilgisi terimleri kullanılmıştır.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 8:40 am