MATEMATİK VE GENETİK
2001 yılı matematiğin biyolojide oynayacağı rol açısından bir dönüm noktası olacağa benziyor. Şimdiye kadar deney tüpleri, mikroskoplar, ve pipetler gibi aletlerle çalışan moleküler biyologların pek yakında matematikle de haşir neşir olmaları gerekecek gibi gözükmektedir.
Cambridge Üniversitesinden Dennis Bray, matematiğin biyolojik sistemlerin analizindeki rolünün gün geçtikçe daha da önem kazandığını ve birçok araştırmacının bu alana yönelmeye başladığını ifade etmektedir.
Özellikle genetik bilgilerin ve binlerce hücrenin yapısının birbiriyle ve toplu olarak etkileşmelerinin incelenmesinde, matematiksel modellerin kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Geçen yılın Temmuz ayında Washington Üniversitesinden George von Dassow ve arkadaşları meyve sineğindeki bir grup geni inceleyerek, bu genlerin matematiksel modelini çıkardılar. Genlerdeki atomların aralarındaki bağlardan, moleküllerin kimyasal özelliklerine kadar birçok değişik parametreyi içerecek şekilde bunu gerçekleştirdiler. Bu matematiksel model, gerçek yapıya o kadar yakın oldu ki, araştırmacılar matematik modellemenin biyolojideki rolünü; “bilmediklerimizi bize açıklaması” olarak tarif ediyorlar.
Aynı çalışmanın sonunda moleküler yapının bilinmeyen bir gerçeği de ortaya çıktı: İncelenen genetik yapı son derece esnek olmakla beraber oldukça sağlam temeller üzerine kurulmuştu. Öyle ki bu modeldeki rakamlardan birisi rastgele bir rakamla değiştirildiğinde modelin çalışmasının %90 durumda değişmediği görüldü. Araştırmanın başındaki Dr.Odell: “Bu insan kabiliyetinin ötesinde bir mühendislik yapısıdır” ifadesini kullanarak şöyle demektedir: ”Oysa insanların ürettiği hemen herşey, en ufak bir parçanın biraz değişmesiyle veya biraz hatalı olması ile çalışmaz hale gelmektedir”.
Stanislas Leibler ve arkadaşları, Princeton Üniversitesinde kimyasal uyarıların yol açtığı bakteri hareketlerini incelerken aynı tür toleransı bulmuşlardı.
Neticede bu tür toleransların canlılarda yaygın olarak bulunduğu ve bu sayede değişen ya da zorlaşan hayat şartlarında da hayatın devam edebildiği gibi bir kanaata varıldı. Bilim adamları bu kanaatlarına kesinlik kazandırmak amacıyla araştırmalarına devam etmekteler. Halen Dallas’daki Texas Üniversitesinin Southwestern Tıp Merkezinde çalışan Nobel ödülü sahibi Al Gilman hücresel sinyallerle ilgili yapacağı daha ileri çalışmalar için 25 milyon dolar araştırma desteğini aldı bile.
New York Times gazetesinin 1 Ağustos 2006 tarihli haberinde yer alan yandaki resimler, bir balinanın şarkısından alınan bir kesitin, dalgacık(wavelet) analizi kullanarak polar koordinatlarda çizilen garfikleridir.Eski bir mühendis olan Mark Fischer, okyanus memelileri olan balinaların büyülü çağrılarını, dijital sinyalleri işleme tekniği olan dalgacık analizi ile görsel birer filme dönüştürüyor.
Bir zamanlar anlaşılmaz gibi görünen dalgacık modeli ve analizi, bugün JPEG resim sıkıştırma, yüksek çözünürlüklü televizyon ve deprem araştırmaları gibi değişik alanlarda kullanılıyor. Bu tekniğin resimde olduğu gibi bilimsel araştırma aracı olarak da kullanılabileceğini söyleyen bilim adamı Peter Tyack, balinaların şarkılarındaki tekrarların insan dilindeki gramatik kurallarla benzerlik gösterdiğini ispatlamak için balinaların iletişimini inceliyor.
2001 yılı matematiğin biyolojide oynayacağı rol açısından bir dönüm noktası olacağa benziyor. Şimdiye kadar deney tüpleri, mikroskoplar, ve pipetler gibi aletlerle çalışan moleküler biyologların pek yakında matematikle de haşir neşir olmaları gerekecek gibi gözükmektedir.
Cambridge Üniversitesinden Dennis Bray, matematiğin biyolojik sistemlerin analizindeki rolünün gün geçtikçe daha da önem kazandığını ve birçok araştırmacının bu alana yönelmeye başladığını ifade etmektedir.
Özellikle genetik bilgilerin ve binlerce hücrenin yapısının birbiriyle ve toplu olarak etkileşmelerinin incelenmesinde, matematiksel modellerin kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Geçen yılın Temmuz ayında Washington Üniversitesinden George von Dassow ve arkadaşları meyve sineğindeki bir grup geni inceleyerek, bu genlerin matematiksel modelini çıkardılar. Genlerdeki atomların aralarındaki bağlardan, moleküllerin kimyasal özelliklerine kadar birçok değişik parametreyi içerecek şekilde bunu gerçekleştirdiler. Bu matematiksel model, gerçek yapıya o kadar yakın oldu ki, araştırmacılar matematik modellemenin biyolojideki rolünü; “bilmediklerimizi bize açıklaması” olarak tarif ediyorlar.
Aynı çalışmanın sonunda moleküler yapının bilinmeyen bir gerçeği de ortaya çıktı: İncelenen genetik yapı son derece esnek olmakla beraber oldukça sağlam temeller üzerine kurulmuştu. Öyle ki bu modeldeki rakamlardan birisi rastgele bir rakamla değiştirildiğinde modelin çalışmasının %90 durumda değişmediği görüldü. Araştırmanın başındaki Dr.Odell: “Bu insan kabiliyetinin ötesinde bir mühendislik yapısıdır” ifadesini kullanarak şöyle demektedir: ”Oysa insanların ürettiği hemen herşey, en ufak bir parçanın biraz değişmesiyle veya biraz hatalı olması ile çalışmaz hale gelmektedir”.
Stanislas Leibler ve arkadaşları, Princeton Üniversitesinde kimyasal uyarıların yol açtığı bakteri hareketlerini incelerken aynı tür toleransı bulmuşlardı.
Neticede bu tür toleransların canlılarda yaygın olarak bulunduğu ve bu sayede değişen ya da zorlaşan hayat şartlarında da hayatın devam edebildiği gibi bir kanaata varıldı. Bilim adamları bu kanaatlarına kesinlik kazandırmak amacıyla araştırmalarına devam etmekteler. Halen Dallas’daki Texas Üniversitesinin Southwestern Tıp Merkezinde çalışan Nobel ödülü sahibi Al Gilman hücresel sinyallerle ilgili yapacağı daha ileri çalışmalar için 25 milyon dolar araştırma desteğini aldı bile.
New York Times gazetesinin 1 Ağustos 2006 tarihli haberinde yer alan yandaki resimler, bir balinanın şarkısından alınan bir kesitin, dalgacık(wavelet) analizi kullanarak polar koordinatlarda çizilen garfikleridir.Eski bir mühendis olan Mark Fischer, okyanus memelileri olan balinaların büyülü çağrılarını, dijital sinyalleri işleme tekniği olan dalgacık analizi ile görsel birer filme dönüştürüyor.
Bir zamanlar anlaşılmaz gibi görünen dalgacık modeli ve analizi, bugün JPEG resim sıkıştırma, yüksek çözünürlüklü televizyon ve deprem araştırmaları gibi değişik alanlarda kullanılıyor. Bu tekniğin resimde olduğu gibi bilimsel araştırma aracı olarak da kullanılabileceğini söyleyen bilim adamı Peter Tyack, balinaların şarkılarındaki tekrarların insan dilindeki gramatik kurallarla benzerlik gösterdiğini ispatlamak için balinaların iletişimini inceliyor.